Tespitler Alemi #2

0

Etiketler: , , , , ,

Merhabalar sevgili okur. Uzun zaman sonra yeniden buradayım. Yeniden birlikteyiz falan demiyorum çünkü birkaç kişilik bir okur kitlem varsa da geçen zaman içerisinde sanırım onları da kaybettim. Canım sağolsun, kendim çalar, kendim oynarım artık.

Askerdeyim. Nerede olduğum önemli değil, ama askerliğimi yedek subay (asteğmen) olarak yaptığımı bilmeniz yeterli (Hala bir kitleye seslenme inadındayım). Artık tespitler aleminde askerlik anılarımdan da bahsedeceğim kısa kısa.

  • TSK hayranı değilim, hiçbir zaman da olmadım. Askere gidene kadar en kral milliyetçi olan, askere gittikten sonra TSK'ya sonradan küfürler yağdıran, fikri tamamen değişen kitleden de değilim. Ama burada insanların dönüşümünü canlı canlı izleyebiliyorum. Subay üniforması giydiği için önce gururlanan, zaman geçtikçe ne kadar rütbeli varsa hepsinin sülalesiyle cinsel temasa girme arzularını sıralamaya başlayan bir sürü adam gördüm. Keşke böyle olmasaydı. Dün akşam askerin biri intihara kalkışmış, suratını parçalamış. Keşke o çocuk bu hale gelmeseydi de... Neyse... Söyleyecek o kadar çok şeyim var ki... Ama şimdilik susmak zorundayım.
  • Keyifsiz başladık, konuyu değiştirelim. Geçenlerde tuvaletteyken subay ya da astsubaylardan biri tuvalete girdi ve pisuvarda işerken 10. yıl marşı'nı ıslıkla çaldı. Ben de kapısı kapalı tuvalette, alafrangada onu dinleyerek geçirdim vaktimi. Sonra gitti, kim olduğunu göremedim.
  • Orduevleri çok ucuz bildiğiniz gibi. 10 Kuruş'a çay içiyorum burda. Sonra çarşıya iniyorum ve 1.5 TL'ye çay içmek o kadar zoruma gidiyor ki anlatamam. "Bu paraya kendimle birlikte 15 kişiye çay ısmarlardım lan" diye geçiriyorum aklımdan, sinirlerim bozuluyor. TSK insanı bir yandan da pintileştiriyormuş, bunu öğrendim.
  • TSK insanı pintileştiriyor, evet. Geçenlerde bir astsubay abimiz de bu tezi şöyle doğruladı: "Bu subaylarda rütbe arttıkça ceplerindeki akrep de büyür. Teğmenle, üsteğmenle yemeğe gittiğinde hiç düşünmeden hesabı kendisi öder, ama albaylara kolay kolay hesap ödetemezsin." Canlı örneğini gördüğüm için hak verdim abiye. Albay okurlarımın (oha!) zoruna gitmesin, ama hakikaten öyle böyle pinti değiller.
  • Tepemizde bir komutan var; ismi, rütbesi, makamı falan hiç önemli değil, Allah düşmanımın başına vermesin. Erinden albayına kadar önüne gelene küfürler savurabilen bir amca (tahmin ettiğiniz gibi general, evet). Hatta kendi şoförüne yemek yemediği, aç karnına arabayı kullandığı için ana-avrat-sülale dümdüz söven bir amca. TSK böyle paşalar sayesinde ayakta, kendisiyle gurur duyuyoruz.
  • Konuyu değiştiresim var, aklıma hep sıkıcı şeyler geliyor askerlikle ilgili.
  • Galatasaray için Kadıköy'de Fenerbahçe galibiyeti ne ise, Fenerbahçe için de Türkiye Kupası aynı anlamı ifade ediyor sanki. Kadronuz, performansınız, moraliniz ne kadar iyi olursa olsun olmuyor. Peki Fenerbahçe ve Galatasaray Kadıköy'de Türkiye Kupası finali oynarsa neler olur?
  • Her düğünde mutlaka suratını asıp halay çeken, kesinlikle ağırbaşlılığından ve ciddiyetinden taviz vermeyen abiler; bir de sırıtarak, gömleğini göbeğini dağıtarak, kafasına kravat bağlayarak şebeklik yapan, böylece düğündekilerin eğlencesi olan, insanların birbirini dürterek gizli kahkahalarla alay ettiği abilerden vardır. Bu iki abinin olmadığı düğüne ben düğün demem.
  • Bir de yine düğünde oynamaktan utanan, kanını kaynatan bir şarkı başladığında ise kalkıp kalkmamak arasında kalan, tam şarkının sonlarına doğru bir gazla kendini sahneye atan ve çılgıncasına oynamaya başlayan, müziğin bitmesiyle kolları havada kalan bahtsız abiler var ya... İşte o abileri ben çok severim.
  • Ferhan Şensoy'un Pardon filmini izlediğimde sevmiştim, "İyi film olmuş" deyip geçmiştim. Geçenlerde televizyonda yayınlandı ve tekrar izledim. Bir sahnesinde Duman'ın Manası Yok şarkısı çalmaya başlayınca, "İyi şarkıymış bu bulalım da dinleyelim" dedim ve oturdum pc başına. Şarkıyı indirdim, sözlerine baktım, filmin konusunu tekrar düşündüm ve önce böylesine derin manalı bir şarkı yaptığı için Kaan Tangöze'ye, sonra da bu şarkıyı filminde kullanarak cuk oturtan Ferhan Şensoy'a hayran kaldım. Şarkıyı dinleyin ve sözlerine bakın, filmi de izlediyseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gerçi bu şarkı ve film arasındaki anlam bağını benden başka herkes zaten yıllardır biliyordur. Ben yine geç kalmışımdır her şeyde olduğu gibi.
  • Evet, kendimi bildim bileli her alanda geride kaldım arkadaş. Bir şarkı duydum, "Vay anasını iyiymiş bu be" diye heyecanlanıp arkadaşlarımla paylaştım. Baktım ki arkadaşlarım sıkılmış bile o şarkıdan. Herkesin konusunu unuttuğu filmleri ben hep çok sonradan izledim. Hala da herkesin, istisnasız herkesin (bırakın az abartayım gaza gelmişken) izlemiş olduğu birçok filmi de izlemedim. Mesela çocukken de arkadaşlarım bisikletin üzerinde parendeler atarken ben 12 yaşımdan sonra falan bisiklet sürmeyi öğrendim. Hiçbir zaman da onlar gibi hokkabazlıklar yapamadım bisikletle. Niye böyle geri kalıyorum ben de bilmiyorum. Ama bir yerden yakalayacağım şu hayatı sevgili okur. Sen de göreceksin...
  • Al Pacino'nun oyuncu olmadan önce mafya babası falan olmadığını bana kimse kabul ettiremez. Carlito's Way'i de daha yeni izledim ve bu fikrim iyice güçlendi. Evet, Al Pacino denen herif oyuncu olmadan önce pis işler çeviren serserinin, mafyanın tekiydi bence.
  • Seda Sayan'ın programının ismi Sabah Sabah Seda Sayan ya hani... Bu isimde sanki böyle bir bıkkınlık, böyle bir lanet olsunculuk, "sabah sabah çekilir mi şimdi Seda Sayan" havası seziyorum. Yıllardır bu sezgimi hiç dile getirememiştim, bu da oldu sonunda.
  • Hayat çok acaip çok. Evet ne kadar basit bir şey söylediğimin farkındayım ama hakikaten hayat çok acaip, çok şaşırtıcı. 27 yaşımı bitirdim, şimdiye kadar hep bir şeylere şaşırmakla geçti hayatım, aynı tempoyla şaşırmaya devam ediyorum. Ölürken de bir şeylere şaşırarak öleceğim galiba.
  • Şimdilik hoşçakalın...