Tespitler Alemi #4

0

Etiketler: , ,

Belki tamamen tespitlerden ibaret bir yazı olmayacak ama idare edin. Tespitlerin arasına tespit olmayan şeyler de serpiştirdim biraz. Başlayalım:

  • Dün akşam nöbetçiydim, yani bölük nöbetçi subayı. Gecenin bir yarısı telefon geldi, AMT denen gece timinin çavuşu, "Komutanım, nöbet kulübelerinden birinden aradılar, bir yerlerden kazma kürek sesi geliyormuş, gidip bakalım mı?" diye sordu. Meraklandım, "Gidin bakın, bana da haber edin bekliyorum" dedim. Az sonra aynı asker arayıp gülerek durumu anlattı. Yağmurun ve eriyip damlardan düşen karların sesini kazma-kürek sesi sanmış Mehmetçiğim. Girmişler iki kişi kulübeye, kazma-kürek sesi sandıkları yağmur ve damlardan düşen kar sesleri arasında titreşiyorlarmış. Bu da benim en komik askerlik anılarımdan biri işte.
  • Şu askerlik yaptığım yerde bir Allah'ın kulu da tezkere alırken, "Askerlik iyiydi, bize çok iyi davrandılar, hepsine hakkımı helal ediyorum" diyerek gitsin. Hepsi vatana, bayrağa küsüp, tüm komutanlara hakkını haram edip ayrılıyor. Yani tüm sorun askerde mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
  • Şu Şırnak'ta güven atışı yapan yüzbaşıyı cidden savunanlar var. "O adam atışına güvenmese öyle şey yapmaz," diye savunuluyor. Türk milletindeki "insanı kutsallaştırma"nın cılkının çıkarılmasının en güzel örneklerinden biri karşımızda. Bu kutsallaştırmadır. Bir kişiyi, iyi bir asker diye kusurdan beri görmek kutsallaştırma, ilahlaştırmadır. O zamanki emrindeki askerlerden biri de çıkıp "Komutanım asla sektirmez" diye demeç vermiş. Aferin. Şimdi bir de oradaki askerler bu durumdan rahatsız değillermiş gibi görünüyorlar diye, az önce bahsettiğim asker böyle demeçler verdi diye "Oradaki askerler bundan rahatsız değil işte, niye üzerine gidiyorsunuz adamın?" diye savunulacak, savunuluyor da. Oradaki askerlerin cahillikleri bu hareketi mazur gösterir mi peki?
  • Askerde "patlakçılık" diye bir şey var. Arkadaşlarını komutanlara şikayet eden askere "patlakçı" deniliyor. Bu sayede komutanlarının desteğini arkasına alan asker birçok şeyden (ictima, eğitim, spor, çarşı kilitlenmesi) yırtıyor. Ama tüm arkadaşlarının da nefretini üzerinde topluyor. Hani komutanların askerlere ızdırap olduğu kesinlikle ortada ama askerler biraz da bu ortamı kendi kendilerine çekilmez hale getirmiyorlar da değil.
  • Hiçbir şirketin CEO'sunun, yönetim kurulu başkanının, genel müdürünün, yönetici sıfatındaki herhangi bir tecrübeli çalışanının kafasına kalem fırlattığına, bağırıp çağırdığına ve hatta küfrettiğine rastlamadım. Ama TSK'da buna rastladım. Altmışlı yaşlarında bir general, bir sürü albayın arasında, ellili yaşlarındaki çoluk çocuk sahibi kıdemli bir albaya hakaret edebiliyor, kafasına kalem fırlatabiliyor. Subaylık işte böyle onurlu bir meslek.
  • Kurtlar Vadisi'ndeki kadınların hemen hepsi gerizekalı. Evet, bildiğiniz gerizekalı. Dizinin eski versiyonunda da, şimdiki Kurtlar Vadisi Pusu'da da dizideki kadın karakterlerin hepsi akılsız, beceriksiz, çekilmez, gerizekalı karakterler. Az önce savcı rolündeki bayanı herifin teki satırla öldürüyordu, Polat Alemdar arkadan gelip herifi vurdu, savcı hanım hala diyor ki, "Niye önce bacaklarına sıkmıyorsun, niye öldürüyorsun, her sinirlendiğinde birini mi öldüreceksin, madem öyle taşıma silahı!" Yani böyle bir olay gerçek olsa ve ben Polat Alemdar olsam çeker bir de o kadını vururdum orada. Mal mıdır nedir!
  • Bende genel bir hafıza problemi var. Ya da şöyle söyleyeyim, eskiyle ilgili, çocukluğumla ilgili "ilk"lerin hiçbirini hatırlamıyorum. Bazı arkadaşlarım "ilk dinlediğim şarkı, ilk okuduğum kitap, ilk izlediğim film," diye kendi aralarında birbirlerine ilklerinden bahsederken ben hayretler içerisinde "Nasıl hatırlıyorsunuz lan?" diye delleniyorum. Hakikaten nasıl hatırlıyorsunuz? Benim hafızamda mı bir problem var, yoksa sizi Melik Duyar mı yetiştirdi? Az önce bir sitede, "İlk ne zaman ağladınız (bebekliğiniz hariç) ?" diye bir soruyla karşılaştım. Oha artık!


  • Haydi hoşçakalın.
  • Tespitler Alemi #3

    3

    Etiketler: , , ,

    Doğrudan tespitlerime geçeyim en iyisi:

    • Son zamanlarda çok güzel filmler izledim. Filmleri size tavsiye etmeden önce söylemem gereken bazı şeyler var. Etrafımdaki çoğu insanda "eski film" fobisi var. Fobiden çok ön yargı demek daha doğru olur. Adama film öneriyorum, ilk sorduğu soru şu: "Kaç yılının bu film?" Bu soruya 1990 öncesi bir cevap verirsem, "Off çok eski ya izlenir mi o şimdi?" tepkisi alıyorum. Bu ön yargılara sahipseniz tavsiyelerimi dinlemeden terk edin blogumu! Neyse, tavsiyelerimi sıralıyorum: Monty Python and The Holy Grail, Modern Times, Gold Rush ve Ben-Hur. Yıkın ön yargılarınızı ve izleyin. Pişman olmazsınız.
    • Ordu evinde böyle küçücük, çok sevimli bir barımız var ve kutsal ordumuzun değerli mensupları bu barda alkol ihtiyaçlarını gideriyorlar. Asteğmen arkadaşlarımızdan biri de her gece o alkolü ağzıyla değil de ismi lazım olmayan diğer bir organıyla içiyor ve odamıza gelip saçmalıyor, bağırıp çağırıyor, bizi koridora sigara içmeye davet ediyor. O arkadaşa gülümseyip, sırtını pışpışlayıp odasına gönderirken insanın bazen ne kadar sabırlı olabildiğini fark edip şaşırıyorum. Ağzınızla içseniz keşke şu meredi.
    • İnsan hayatında farklı farklı ortamlarda farklı farklı insanlarla tanışıyor değil mi? Okul hayatında, iş hayatında, askerlik hayatında hep farklı ortamlar. İşte o ortamlar içinde en çok özlediğim lise ortamı oldu be okur. O samimiyeti, o arkadaşlığı ve o dürüstlüğü başka hiçbir ortamda bulamadım. Ne üniversitede, ne iş ortamında, ne askerlik ortamında...
    • Bir önceki yazımda hayatta hemen her alanda geç kaldığımı anlatıp kendimi acındırmıştım hatırlarsanız. Şimdi de beceriksizliklerimden bahsetmek istiyorum. Fiziki olarak beceriksizliklerle bezenmiş biriyim ben. Yüzme bilmem, futbol oynamayı beceremem, basketbol oynamayı hiç beceremem, koştuğumda çok komik koşarım, elim kolum bir garip yerlere gider, araba kullanmayı bilmem, bisiklete veya motosiklete binerken tedirgin olurum, başkaları gibi şov yapamam, karda koşarak kaymaktan korkarım, denesem de kesin otururum kıçımın üstüne, merdiven trabzanlarından kaymayı beceremem, ondan da korkarım, elma soyamam, karpuz soyamam, domates doğramaya kalktığımda o domatesi salçaya çeviririm, bulaşık yıkamaya kalksam üç tane tabağı on dakikada falan yıkarım... Daha sayamayacağım, gözlerim doldu şu an. Bazı insanlar bu beceriksizliklerini anlatarak sevimli gözükmeye ve böylelikle prim yapmaya çalışırlar ya, işte o insanlardan da oldum olası tiksindim. Ben bunların hepsini, hiç olmazsa bir kısmını becerebilmek istiyorum arkadaş. İnsan domates doğrayamaz mı yahu?
    • Askerde çok komik şeyler oluyor gerçekten. Hani askerde mantık yoktur derler ya; subaylar genelde kızar tabi bu lafa ama öylesine doğru bir laf ki... Bir albay düşünün, ısrarla bir emir veriyor, siz aslında o emri dolaylı da olsa, başka bir şekilde yerine getirdiğinizi anlatsanız da sizi dinlemiyor, o emri yerine getirmenizi tekrar emrediyor, emri yerine getirecekken de "Ne gerek vardı zaten bu işi şu şekilde yapmıyor muydun?" diye soruyor. Burdan şunu anlıyoruz ki adamın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Adam dediğim kişi Türk Ordusunun koskoca albayı...
    • Hani bazı insanlarda şöyle bir mantalite olur ya: "Ben o kadar sıkıntı çektim, babam bana çocukluğumu yaşatmadı, o zaman benim çocuklarım da çeksin o sıkıntıyı." Bu saçma sapan mantık sadece cahillikten kaynaklanmaz. Üniversite bitirmiş, doktora yapmış bir asteğmen düşünün ki kendi çektiği sıkıntıların aynısını kendinden sonra gelen asteğmenlerin de çekmesi gerektiğini düşünsün. Bunu açıkça dile getirmese de sözlerinden, hal ve hareketlerinden anlıyorsunuz adamın fikirlerini. Şimdi anlıyor musunuz neden en çok lise ortamımı özlediğimi?
    • Ezel gibi Türk dizileri pıtırak gibi çoğalmalı. Daha tutarlı senaryolarla, daha oturaklı oyuncularla, daha da kusursuzlaşarak tabii ki...
    • Aynı şekilde Çocuklar Duymasın, +18, Aşk ve Ceza, Küçük Kadınlar gibi diziler de hızla azalmalı. Lütfen...
    • Bir asteğmen arkadaşa diyorum ki, "Ahmet Kaya bir şarkısında çok güzel 'piç' diyor, öyle güzel oturuyor ki adamın ağzına." Adam başlıyor Ahmet Kaya'ya sövmeye. Konuyla alakasını çözemiyorum. Adam Ahmet Kaya'ya sövmeye yer arıyormuş meğer. İşte böyle bir mantık var gençlerimizde. Kedi canını ben onların...
    • Galiba askerliğini asteğmen olarak yapan herkeste Kemalist olma şartı aranıyor. Beni gözden kaçırmışlar ama galiba. Ben bu kadar tek tip adamı bir arada görmedim. Numunelik bir tane farklı adam görsem Erzincan'ın en güzel restoranında yemek ısmarlayacağım kendisine.
    • Erzincan demişken, hayatımda gördüğüm en işlevsiz şehir Erzincan sanırım. Hiç ama hiç yaşanası bir yer değil. Temmuz ayından sonra kısmetse bir daha da uğramak istemiyorum buraya. Erzincanlı arkadaşlarım alınmasın ama memleketinizi hiç sevmedim. Erzurum'umun gözünü seveyim be...
    • Hoşça kalın.

    Halil Sezai Paracıkoğlu

    0

    Etiketler: , ,

    Facebook'ta bir arkadaşımın sayesinde keşfettim kendisini. Son zamanlarda duyduğum en güzel seslerden biri ve belki son zamanlarda duyduğum en içten yorumlamaya sahip biri. Böyle adamları pamuklara sarıp saklamalıyız. Bunların sayısı çok az, kıymetini bilmeliyiz. Böyle adamları başımızın üstünde taşımalıyız. Beni en neşeli hallerimde bile bu denli derde efkara sürükleyen adam sayısı çok az çünkü. Gerekli böyle adamlar. Saklayalım böyle adamları. Kendimi tekrarlıyorum farkındayım ama cidden çok etkilendim. Siz de dinleyin, siz de etkilenin.